KUDÜS FİLİSTİN GEZİSİ




İtiraf etmeliyim ki şu ana kadar yurtiçi veya yurtdışında, yaptığım geziler arasında en etkileyici olanı Kudüs-Filistin gezisiydi.
Uzun zamandır yapmak istediğim bu geziyi 2020 yılının Ocak ayında 4 kişilik bir arkadaş grubuyla gerçekleştirdik.
Kudüs üç semavi din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet için kutsal sayılan bir şehir; o yüzden dünyanın dört bir yanından ziyaretçi akınına uğruyor, ancak gelin görün ki Türkiye’den Kudüs’e yapılan ziyaret sayıları çok düşük seviyelerde. Bunda birtakım önyargı ve güvenlik kaygılarının etkili olduğunu düşünüyorum. Umarım bu yazı, bu tarz kaygıların azalmasında yardımcı olur.
Kudüs ve çevresi aynı zamanda birçok peygamberin doğduğu, yaşadığı veya bir şekilde ilişki içinde bulunduğu bir şehir olduğundan dinler tarihi açısından büyük bir zenginliği içerisinde barındırıyor.
Kudüs ve Filistin’de yapacağınız gezilerde birçok kutsal mekânı üst üste ziyaret ediyorsunuz ve ister istemez bu ziyaretler insanı etkiliyor. Bu yüzden, Kudüs ve çevresinin dünyada gezilecek yerler listesinin üst sıralarında olması gerektiğini düşünüyorum.
Kudüs görüp görebileceğiniz en etkileyici şehirlerden birisi..
İçerisinde, yoğun olarak tarih, kültür, inanç ve maneviyet barındırıyor.

Kudüs’e Nasıl Gidilir

Kudüs’ün hukuki statüsü İsrail-Filistin meselesinin temelini oluşturuyor, Kudüs’ün batı kısmı İsrail’e, doğu kısmı ise Filistin’e ait gibi kabul edilmesine rağmen fiilen İsrail’in kontrolünde…
Kudüs’e gidebilmek için İsrail’e; İsrail’in başkenti Tel-Aviv’e gitmek gerekiyor, çünkü Filistin’e ait bir havalimanı ve havayolu yok.

Türkiye’den Tel Aviv’e Türk Hava Yolları veya Pegasus ile gidilebiliyor, biz bilet fiyatlarını takip ederek Ocak ayında bulduğumuz uygun fiyatlı Pegasus biletleriyle gittik.
Zaman zaman Pegasus’un yaptığı indirim kampanyalarında Tel Aviv seferleri de yer alıyor, bunları takip etmekte fayda var.

İsrail’e gidebilmek için normal yani bordo pasaporta sahip olanların vize alması gerekiyor, bende Yeşil Pasaport olduğu için vize almadım, çünkü yeşil pasaporta vize muafiyeti bulunuyor.

Ulaşım

Tel Aviv Ben Gurion Havalimanından Kudüs’e otobüs veya trenle gidebilirsiniz.
Ancak biz araba kiraladık ve çok faydasını gördük çünkü arabayla Filistin tarafını rahatça gezme fırsatı bulduk, havalimanından araba kiralamanızı şiddetle tavsiye ederim.

Havalimanında Sizleri Neler Bekliyor

Tel Aviv Ben Gurion Havalimanına indikten sonra pasaport kontrolü sırasında size birtakım sorular soruluyor, ilk defa mı geliyorsun, ne amaçla geldin, kaç gün burdasın, nereleri gezeceksin, kimlerle geldin tarzında sorular, sonrasında bazı insanlar “security check” yani “güvenlik kontrolü” yapacağız denilerek pasaport geçiş yerlerinin sağ tarafında bir odada bekletiliyor ve bu sırada güya sizin pasaportunuzu kontrol ediyorlar, bu bazen 1 saat, bazen 2 bazen 3 saati bulabiliyor, tıpkı benim başıma geldiği gibi…

Bizim 4 kişilik arkadaş grubu içerisinden diğer üç arkadaşın rahatça geçmesine rağmen beni alıkoydular ve orda yer alan sandalyeye oturarak beklemeye başladım. 1 saat bekledim ve tam öfkelenmeye başlayacaktım ki içerden bir memur pasaportumu getirdi ve geçebilirsin dedi.

Böyle bir şey başınıza gelirse sizlere tavsiyem,  soğukkanlı olmanız bozulup öfkelenmeden sakince beklemeniz. Çünkü bu sıklıkla yaşanan ve birçok insanın başına gelebilecek bir durum… Bunu bilerek gitmenin faydası olduğunu düşünüyorum, ben gitmeden önce bazı bloglarda bunu okuduğum için başıma gelince yadırgamadım.

Biz gezimizi şu şekilde planlamıştık;

1.       Gün: -Tel-aviv’e iniş,  Eski Yafa Kentini gezme ve Kudüs’e hareket.
2.       Gün: - Tüm gün Kudüs’ü gezme
3.       Gün: -Filistin Beytüllahim şehrini gezme
4.       Gün: -Filistin El-Halil Kenti-Filistin Eriha ve Lut Gölü gezileri
5.       Gün: Kudüs’ten Tel-aviv’e hareket ve dönüş



KUDÜS'ÜN ÖNEMİ

Kudüs aslında büyük bir şehir, Yeni Kudüs ve eski Kudüs diye ikiye ayırabiliriz.
Eski Kudüs Kenti, Kudüs içerisinde yer alan ve etrafı Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1538’de yaptırılan surlarla çevrili kent.

Kudüs deyince akla gelen eski çarşılar ve kutsal mekânlar bu eski kent içerisinde yer alıyor ve gezilecek yerler de aslında burası.

Daha önce belirttiğimiz gibi Kudüs oldukça ilginç ve eski bir tarihe sahip.

Dinler tarihi açısından oldukça zengin bir şehir. Üç semavi din açısından da kutsal sayılıyor, bu kutsal mekânları gezerken gerçekten çok etkileniyorsunuz.

Kudüs İslamiyet açısından Mekke ve Medine’den sonra üçüncü büyük şehir olarak bilinmektedir. Eskiden hacca otobüsle gidildiği yıllarda Kudüs’e de uğrama gibi bir gelenek mevcuttu.
Kudüs’te yer alan Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir ve Hz. Peygamber Kudüs’ten miraca yükselmiştir. Hatta Kudüs’te bulunan Kubbet-us Sahra içerisinde büyük bir kaya bulunur, buna “Muallak Kayası, Hacer-i Muallak” denilmektedir. Hz. Peygamberin miraca bu kaya üzerinden yükseldiğine inanılmaktadır.

Hristiyanlık açısından ise Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği yer Kudüs’te bulunmaktadır. Çarmıha gerildikten sonra yürüdüğü yol üzerindeki durma noktaları “Via Dolorosa” adıyla belirlenmiştir ve son nokta olan yere de adı “Kıyamet Kilisesi veya Kamame Kilisesi” denilen mabet yapılmıştır. Bu kilise Hristiyanlar açısından oldukça kutsal bir hac noktasıdır.

Yahudiler açısından da Kudüs en önemli şehirdir çünkü İsrailoğullarının Kral Peygamberi Hz. Davut Kudüs şehrini inşa etmiştir ve oğlu Hz. Süleyman da tapınak tepesi üzerinde Süleyman Mabedini inşa etmiştir. Ağlama duvarı da denilen Batı Duvarı’nın bu Süleyman Mabedinden kalan son parça olduğuna inanılmaktadır.

Biz Kudüs gezimizin ilk gününü Cuma vaktini Mescid-i Aksa’da geçirebilmek için Cuma gününe denk getirmiştik.

Kudüs Hz Ömer zamanında Müslümanların eline geçiyor, haçlı seferleriyle Müslümanların elinden çıkıyor ve Eyyübi Sultanı Selahaddin Eyyübi tarafından geri alınıyor.

1517 yılında Yavuz zamanında Osmanlıların eline geçiyor ve 1917 yılına kadar tam 400 yıl Osmanlılarda kalıyor.

1917 yılında İngilizlerin eline geçiyor.

İsrail devleti ise 1947 yılında Belfour Deklerasyonu ile Filistin toprakları üzerinde kuruluyor ve sürekli bir işgal politikası güderek genişliyor.

Kudüs şehri ise İsrail’in kontrolüne geçiyor.

Gezi

İsrail Filistin Kudüs gezimiz yol dahil toplam 5 gün sürmüştü, bence yeterli bir süre oldu.
Pegasus’un Sabiha Gökçen Havalimanından kalkan 12.30 İstanbul-Telaviv uçuşuyla Telaviv Ben Gurion Havalimanına vardık.

Türkiye’de uçağa binmeden önce yapılan giriş kartı ve kimlik kontrolü esnasında ayrıca bir aramadan geçiyorsunuz, bu da yalnızca İsrail uçuşunda gördüğüm bir uygulamaydı.

Bu arada uçakta ne kadar da çok saç ektirmiş insan vardı anlatamam, Ortadoğu’dan İstanbul’a hem gezmeye hem saç ektirmeye gelen oldukça çok sayıda insan var anlaşılan…

Uçuş yaklaşık 2 saat sürüyor, gördüğünüz gibi Türkiye’ye çok yakın bir mesafe aslında.

Pasaport işlemleri sırasında 4 kişilik arkadaş grubumuzda diğer 3 kişi sorunsuz geçerken ben “güvenlik kontrolü” denilerek alıkonuldum ve 1 saat bekletildim. Bekletilirken yalnız değildim, değişik ülkelerden başka başka insanlar da vardı. Bu Ben Gurion havalimanında alışılmış bir durum, bazılarını seçip 2-3 saat bekletiyorlar, ben 1 saatle kurtulduğum için kendimi şanslı hissetmiştim.

Ülkeye giriş yaptıktan sonra daha önce rentalcars adlı internet sitesi üzerinden Europe Car adlı firmadan kiraladığımız aracı teslim aldık. Kiraladığımız araç Hyundai İ20 olmasına rağmen bize Mazda 2 verdiler. Aracı 4 gün için yaklaşık 720 TL’ye kiraladık ve yaklaşık 400 km yol yaptık, araba yakıt açısından iyiydi, 4 günde toplam 1 depo benzin yaktık. Dolu olarak teslim aldığımız araç teslim ederken tamamen boşalmıştı.

Bu arada araç kiralarken yanınızda uluslararası geçerliliğe sahip yeni tip ehliyet olması ve limiti yeterli, uluslararası alışverişe açık bir kredi kartı olması gerekiyor, çünkü kiralama sırasında yaklaşık 1000 dolarlık bir meblağa bloke konuluyor, aracı teslim alırken aracın içini dışını dört bir yanını fotoğraflamanız isteniyor, sizlere tavsiyem teslim ederken herhangi bir sorunla karşılaşmamanız için bol ve çeşitli fotoğraf çekmeniz ve bu fotoğrafları iyi saklamanız, hatta belki yedeklemek iyi olabilir çünkü telefondan silinirse ve araçta önceden var olan bir hasar varsa bunu siz yaptınız deyip para kesebilirler…

Ayrıca aracı teslim alırken “Filistin tarafına geçmeyin, geçerseniz çocuklar arabayı yumruklar, zarar verir”… gibi şeyler söyleyip Batı Şeria yani Filistin tarafına geçmenizi engellemeye çalışıyorlar, bunları ciddiye almanıza gerek yok, zaten birçok yol, köprü geçiş…vs fiilen İsrail işgali altında olduğu için İsrail plakalı araçla her yere gidilebiliyor ve Filistinlilerin arabaya zarar vermesi gibi bir şey sözkonusu değil, zaten ben Türküm deyince Filistin’de büyük bir sıcaklıkla ve kardeşçe karşılanıyorsunuz…

Hatta Beytüllahim’de sokakta yürürken bir genç kızın “aa Türk müsünüz” deyip benimle Türkçe konuşmaya başlaması beni çok şaşırtmıştı, “Türkçeyi nerden öğrendin” diye sorduğumda , “Dizilerden öğrendim” diye cevap verdi. Türk dizilerinin Ortadoğu ve Balkanlarda etkisi giderek artıyor, bu konuyu stratejik bir ihracat alanı olarak teşvik etmekte fayda olduğunu düşünüyorum.

Aracı teslim alır almaz soluğu Telavive çok yakın olan eski Yafa (Jaffa) kentinde aldık ve gezimiz burada başlamış oldu.
Burası Telaviv yakınlarında tarihi bir liman kenti. Bildiğiniz üzere Telaviv Akdeniz kıyısında yer alıyor, kuzeyinde Lübnan-Beyrut, güneyinde ise Gazze ve Mısır yer alıyor.

Eski Yafa Kenti

Geçmişte Kudüs’ün limanı olarak kullanılan Yafa kentinin tarihi Bronz çağına kadar dayanıyor. Pers, Helenistik ve eski Mısır’a ait kalıntıları barındıran Yafa’da birçok Osmanlı eserine de rastlamak mümkün.

Yafa kentinin “Eski Şehir”(Old City) bölümü Tel aviv’e bağlı eski bir liman kenti. Akdeniz kıyısında yer alan bu kent ince kumlu uzun plajları olan bir sahil şeridi üzerinde kurulu, havanın müsait olması durumunda burada denize girilebiliyor.

Yafa eski kentte Osmanlıdan kalma görülmeye değer tarihi eserler var.

İlk olarak II. Abdülhamit tarafından tahta çıkışının yirmi beşinci yıl dönümü münasebetiyle yaptırılan saat kulesi çıkıyor karşımıza. Yafa’nın merkezinde yolun ortasında yer alıyor.


Daha sonrasında II. Mahmut zamanında yaptırılan Câmiu’l-Mahmûdiyye (Mahmoudiya Mosque) ve Yafadaki en eski cami olduğu tahmin edilen Mescidü’l-bahr, yani Deniz Camii (Al Bahr Mosque, The Sea Mosque)

Muhteşem bir Akdeniz sahilinde günbatımı fotoğrafları çektik, müthiş bir deniz havası vardı, Akdeniz’in getirdiği ılımanlık tenimize nüfuz ederek bizi tatlı bir hayale, geçmişten günümüze uzanan naif bir dinginliğe sevk ediyordu.

Ardından arabayla Tel Aviv kent merkezinde gezinti yaptık, iş merkezi olduklarını tahmin ettiğimiz çokkatlı gökdelenlerin sayıca çok olmalarını yüksek katlı olmalarını hayretle izlerken en çok dikkatimizi çeken şey IBM, Microsoft, Toyota gibi büyük firmalara ait çok sayıda gökdelenin yer alması ve adeta elektrik bedavaymış gibi gökdelenlerin ışıklarının akşam açık olmasıydı. Adeta şehir ışıl ışıl görünsün diye gökdelenlerdeki işyerlerinin ışıkları açık bırakılmıştı…
Gece yarısına doğru Kudüste airbnb’den kiraladığımız eve ulaştık, ertesi gün yapacağımız Kudüs gezisinin heyecanıyla ve günün yorgunluğuyla uyuduk.

Kudüs

Kudüs deyince akla surlarla kaplı eski kent geliyor ama Kudüs aslında büyük bir şehir ve eski kent şehrin sadece tarihi kısmı. Kudüs şehri, İsrailin kontrolü altında ve modern tarafıyla da büyük bir şehir.

Kudüs’te eki kent içerisinde İslamiyet açısından kuşkusuz en önemli yer Mescid-i Aksa.

Mescid-i Aksa içerisinde iki önemli camii bulunuyor; bunlar, Kubbet-us Sahra ve Kıble Mescidi.

Kubbet-us Sahra’nın içerisinde de Hz. Muhammedin üzerinden miraca yükseldiği kaya (Hacer-i Muallak, Muallak kayası) yer alıyor. O yüzden bu yapıya “Kaya Kubbesi” (Dome of the Rock) deniyor.
Kayaya “Muallak kayası” denmesinin sebebi ise havada yani muallakta durduğuna dair rivayetler olması.

Kubbet-us Sahra’nın hemen yanında ise “Kıble Mescidi” yer alıyor.

Biz Cuma vaktini geçirmek için buraya geldiğimizde Cuma namazı Kıble Mescidinde kılınıyordu ve Kubbet-us Sahra ise kadınlara ayrılmıştı. Kubbet-us Sahra’yı ancak namazdan sonra gezebildik.

Mescid-i Aksa kavramı ise bu büyük alanın tamamına deniyor, yani içerinde Kubbet-us Sahra ve Kıble Mescidini de barındıran 140 dönümlük büyük alan.







































Mescidi Aksaya girerken dışarıda İsrail askerlerinin kontrolünden, biraz içeride de Müslüman güvenlikten geçiyorsunuz, bu alana Müslüman olmayanların girmesi özel bir izne tabi, o yüzden bazen size bazı sorular sorarak Müslüman olup olmadığınızı anlamaya çalışabiliyorlar, benim başıma geldiği gibi… Ben içeri girerken yine diğer arkadaşlar rahatça geçmelerine rağmen oradaki görevli beni durdurdu ve “Müslim?” diye sordu, evet dedim, Türküm dedim ve pasaportumu gösterdim, ikna olmayınca bana “Şehadet “ dedi, ben de Müslüman olduğumu ispatlamak için bildiğiniz şehadet getirdim, sonra girebildim.

Kubbet-us Sahra Emevi hükümdarı Halife Abdül bin Melik tarafından 647 yılında yaptırılmış, kubbesinde altından süslemeler var.

Mescid-i Aksa’nın bulunduğu alan aynı zamanda Yahudilerce yeniden inşa edileceğine inanılan kutsal Süleyman Mabedinin alanı ve Kıble Mescidinin arka duvarı ise yine Yahudilerce kutsal sayılan meşhur Ağlama Duvarı, buraya Batı Duvarı da deniyor.




Kudüs’ün Hristiyanlar için kuşkusuz ayrı bir yeri var çünkü Hz İsa’nın çarmıha gerildiği, defnedildiği yer Mescidi Aksaya çok yakın bir mesafedeki Kıyamet (Kamame) Kilisesi. Burası Hristiyanlar için önemli bir hac noktası ve çok sayıda Hristiyan turistin akınına uğruyor.



Yahudiler açısından da Kudüs en önemli kutsal şehir çünkü içerisinde Süleyman Mabedinin bulunduğu alan ve ondan günümüze kaldığına inanılan Batı Duvarı yer alıyor.

Zeytindağı

Zeytindağı, Kudüs’e gidince görülmesi gereken yerler arasında, şehrin biraz dışında kalan bir tepe aslında, Kubbet-us Sahra’yı karşıdan gören bir manzarası var. Yahudiler Kıyametin burdan kopacağına ve buradan dirilip cennete gideceklerine inandıkları için buradaki mezarlıkları satın alıyorlarmış, talep yoğun olduğu için tanesi 1,5 milyon dolara satılıyormuş.





Zeytindağı’na arabayla çıkabileceğiniz gibi eski kent içerisinden yürüyerek de çıkabilirsiniz. Günbatımı manzarasına denk getirmek iyi bir fikir olabilir.
Bu arada Falih Rıfkı Atay’ın da Zeytindağı isminde ünlü bir eseri vardır.

El Halil Gezisi

Filistin-Kudüs gezimizin en önemli duraklarından bir diğeri de Filistin’de yer alan El Halil kentiydi. Bu topraklara kadar gitmişken El Halil’e de gitmenizi tavsiye ederim çünkü burada üç semavi dinin ortak atası olarak kabul edilen Hz İbrahim’in, eşi Sare’nin, oğlu Hz. İshak, torunları Hz. Yakup ve Hz. Yusuf ve eşlerinin kabirlerinin olduğu mağaralar ve üstüne yapılmış İbrahim Camii yer alıyor.




Aslında bu mabet, ortadan ikiye bölünmüş, bir tarafı camii iken diğer tarafı sinagoga çevrilmiş durumda. Hz Yakub ve eşi Leya ile Hz. Yusuf’un kabirleri Yahudi tarafında kalmışken, Hz İshak ve eşi Refika’nın kabirleri cami tarafında kalmış, Hz. İbrahim ve eşi Sare’nin kabirleri ise ortak noktada…




Bu alan İsrail askerlerinin yoğun kontrolü altında, içeri girerken stadyum turnikesi gibi kapılardan ve pasaport kontrolünden geçiyorsunuz, o yüzden bu gezi sırasında pasaportunuz mutlaka yanınızda olsun, girişte bu can sıkıcı bir tablo olsa da mutlaka görülmesi gereken bir yer.
El Halil’de yer alan İbrahim Camii (Halil-ul Rahman Camii) Müslümanlar açısından ziyaret edilmesi tavsiye edilen dördüncü kutsal mekân; bunlardan ilk üçü; Mekke’de bulunan Mescid-i Haram, Medine’de yer alan Mescid-i Nebevi ve Kudüs’te yar alan Mescid-i Aksa.




Yahudiler açısından da Kudüs’ten sonra ikinci kutsal yer olarak kabul ediliyor.
El Halil kentinde 1967 Altıgün Savaşından bu yana Yahudileştirme politikaları devam ediyor. Filistinlilere ait üzüm bağlarına, tarım arazilerine el konulması ve Yahudi yerleşiminin arttırılması sistematik bir işgal politikası olarak uygulanmıştır.
1994 yılında bir Yahudi’nin namaz kılan Müslümanlar üzerine ateş açması ve 29 kişiyi öldürerek 300 kişiyi yaralaması üzerine camii kapatılmış ve daha sonra açıldığında bir kısmı sinagoga çevrilmiştir.




Eriha ve Lut Gölü
Eriha, bu gezide gördüğüm en ilginç yerlerden biriydi, çünkü insanlık tarihi açısından oldukça eski bir yerleşim yeri olduğu, tarihinin M.Ö. 11 binlere dayandığı iddia ediliyor.
İkincisi rakımı -400 olan bir yer, evet yanlış duymadınız deniz seviyesinin 400 metre altında yer alıyor, zaten giderken yolda deniz seviyesini gösteren tabelalara rastlıyorsunuz.
Ayrıca gördüğüm kadarıyla toprağı çok verimli, meyve ve sebze tarımının yaygın olduğu bir yer.
Bu arada bütün gezi boyunca bolca muz yedik, özellikle Filistin tarafında muz ucuz ve çok lezzetliydi…
Eriha’da gezilecek yerler arasında vakit azlığından dolayı maalesef biz sadece Ayartma Tepesi(Mount of Temptation)’ı gezebildik.
Burası, Hz isa’nın 40 gün boyunca aç kaldığı ve şeytan tarafından ayartılmaya çalışıldığı, sonrasında peygamberliğini ilan ettiği yer. Burada yer alan Manastır Rum Ortodoks Kilisesine bağlı olarak faaliyetine devam ediyor.
Kudüs’le Eriha arasında Hz Musa’ya ait olduğuna inanılan bir kabir var, burası da gezilecek yerler arasında.
Lut Gölü ise Eriha’dan sonra devam ettiğinizde karşınıza çıkıyor ve Ölü Deniz diye de geçiyor.
Lut Gölünün özelliği, tuz oranının çok yüksek olması; bu nedenle içinde canlı yaşamıyor ve yüzerken sizi suyun yüzeyinde tutuyor, insanlar sırtüstü yatıp kitap, gazete okuyarak fotoğraf çektirmeyi seviyorlar.
Ayrıca Lut Gölü’nün çamuru meşhur ve burada çamur banyosu yapılıyor, hatta çamurun maske şeklinde hediyelik olarak satıldığını havalimanındaki dükkanlar dahil birçok yerde gördüm.
Beytüllahim

Beytüllahim (Bethlehem), Batı Şeria’da (West Bank) yer alan bir Filistin şehri, içerisinde yaşayan halk arasında Hristiyanlar da var.
Beytüllahim’e girerken İsrail plakalı aracınızla girmenizin tehlikeli olduğunu söyleyen taksicilere rastlayabilirsiniz, onlara aldırış etmeyiniz, çünkü amaçları arabayı size dışarda bıraktırıp taksiyle sizi gezdirmek, buna hiç gerek olmadığını, kiralık aracımızla geçip rahatça gezerek görmüş olduk, eğer sizde araç olmazsa ve kısa zamanda gezeyim derseniz bu taksiler denenebilir ama fiyat konusunu baştan çok iyi konuşmanızda fayda var.
Kudüs’ten Beytüllahim’e yürüyerek girdiğinizde Filistin tarafında hiçbir pasaport kontrolüne tabi olmadan, serbest bir şekilde geçebiliyorsunuz.
Ama dönüşte tabiki İsrail pasaport kontrolüne tabi oluyorsunuz.
Beytüllahim’le Kudüs arasında uzun duvarlar var, üzerlerinde Filistin halkının duygudurumunu yansıtan çeşitli grafitiler, resimler bulunuyor.

Beytüllahim’de önemli gezi noktası Hz. İsa’nın doğduğu yer; Doğuş Kilisesi (Church Of The Nativity). 


Bu kilisenin alt katında ise tam olarak doğduğu ve ayağını değdirdiği nokta var, biz buraya bir tanıdığımız vasıtasıyla sıra beklemeden girdik ve bu gördüğünüz noktaya elimizi sürdük.


Bu kilise tabi ki Hristiyanlar için önemli bir hac ve ziyaret noktası.




Kilisenin önündeki meydanda tek minareli ve 1860 yapımı Ömer Camii yer alıyor.
Çarşıda gezinti yapıp yemek yedik, yemek Ortadoğu mutfağından falafel ve humus, oldukça lezzetliydi, bu mekânı tavsiye ederim.




Falafel, nohuttan yapılan bir köfte, yağda kızartılıyor, humus da aslında nohut bazlı bir meze, bu yemeklerin Arap mutfağında kahvaltıda yendiğini burada öğrendik.


Meryem Ana Süt Mağarası Şapeli (Milk Grotto Church)



Doğuş Kilisesinin hemen arkasında yer alan bu kilisede Hz. İsa doğduktan sonra Hz. Meryem tarafından ilk olarak emzirildiği rivayet edilmektedir.
Hz Meryem’in bu arada yer alan mağarada Hz. İsa’yı emzirirken yere akan süt damlalarının kayanın beyazlamasına neden olduğu rivayet edilmektedir.  

Çobanlar Tarlası

Hz. İsa doğduğunda gökte bir yıldız belirmesi ve bunun bazı çobanlarca görülmesi olayının yaşandığı yer kutsal kabul edilmiş buraya Çobanlar Tarlası Kilisesi yapılmıştır.
Artas Manastırı

Bereketli toprağıyla ünlü Artas köyü içerisinde bir manastır, bir kale ve Haçlı dönemine ait bir kilise bulunmaktadır, biz bu manastırı yalnızca uzaktan görmekle yetindik.
Süleyman Havuzları ve Murat Kalesi


Tarihte Beytüllahim ve Kudüs’ün su depoları olarak kullanılan havuzlar artık işlevini yitirmiş durumdadır, havuzlara ismini veren Süleyman’ın Kanuni Sultan Süleyman mı yoksa Kral Süleyman mı olduğu konusu tartışmalıdır. Ancak havuzların Kanuni zamanında onarıldığı bilinmektedir.
Murat Kalesi ise havuzları korumak amacıyla Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Ayrıca kale içerisinde Murat Kalesi Müzesi adında bir Filistin etnoğrafya müzesi yer alıyor.
Aziz Corc (Saint George) Kilisesi- Hızır



Beytüllahimde Saint George yani Aziz Corc (Aya Yorgi) adına bir kilise bulunuyor ve bu kilisede yer alan bazı eşyaların kendisinden kalma olduğuna inanılıyor.
Aziz Corc’un kim olduğu hakkında çeşitli rivayetler mevcut, baba tarafından Kapadokyalı anne tarafında Filistinli olduğu ve
Aziz Yorgi’nin Hz. Hızır ile aynı kişi olduğu yönünde de muhtelif rivayetler ve adeta bir efsane olarak anlatılan ejderhayı öldürmesi olayına ilişkin resimler de gezdiğimiz yerlerde rastladığımız şeyler arasındaydı.





Yorumlar

Popüler Yayınlar